Bizim kültürümüzde vefat eden değerli insanların ardından söylenen bir söz vardır; “gidenin yeri dolmuyor…” Siyasette, sporda, sanatta, edebiyatta ismini bütün Türkiye'nin bildiği bazı isimler var ki, gerçekten yerleri doldurulamıyor. Genç kuşaklardan onları takip edip kendilerinden esinlenenler çıksa da bahse konu olan efsane simalar gibi asla olamıyorlar. Türkiye son yıllarda özellikle sinema, tiyatro, müzik gibi güzel sanatlar alanında yetişmiş çok kıymetli büyüklerini kaybetti. Verilen bu kayıpların ardından sinemada, tiyatroda ve müzikte adeta kuraklık dönemi başladı. Zeki Müren, Barış Manço, Cem Karaca, Kemal Sunal, Zeki Alasya, Levent Kırca ve bunlar gibi büyük ustaların aramızdan ayrılmalarından sonra ülkemizde güzel sanatlar alanında, isminden yıllarca söz ettirecek yeni kabiliyetler yetişmedi. Zaman zaman bazı yetenekli gençler ortaya çıkıp göz doldursa da onların varlığı da saman alevi gibi kısa sürüyor. Bugün var olan yarın yok oluyor. Güzel sanatlar alanında senelerce “kalıcı olmak” kolay bir iş değil.
Türk insanı, kendi duygularına, düşüncelerine, dünyaya ve hayata bakışına ortak olarak gördüğü bütün sanatçıları benimser ve bağrına basar. Onlarla arasında gönül köprüsü oluşturur ve bu köprüyü hiçbir gücün yıkmasına izin vermez. Hatta bazı sanatçıları gönül tahtına oturtup onlara “baba” lakabını takar. Müzik alanında halkımızın “baba” lakabını taktığı üç isim vardır. Cumhuriyet döneminde yetişen bu “üç babayı” yediden yetmişe herkes tanır. Müslüm Gürses, Erkin Koray ve Orhan Gencebay halkımızın “babası” olmaya hak kazanmış büyük sanatçılardır. Bu dev isimlerden Müslüm Gürses'i 2013 yılında kaybettik. Ancak O'na olan sevgi asla yok olup gitmedi. Bütün şarkıları, kendisi hayattaymışçasına zevkle dinleniyor. Genç kuşaklar da tıpkı Barış Manço'ya, Zeki Müren'e yapıldığı gibi Müslüm Gürses'in eserlerine sahip çıkıyor. Vefatının üzerinden 10 yıl geçmesine rağmen kendisine olan sevgide ve saygıda en ufak azalma yok Müslüm Baba, seslendirdiği şarkılarıyla sonsuza dek anılıp yaşatılacaktır.
Müziğimiz “üç babasından” ikincisini de geçtiğimiz günlerde kaybettik. Kanada'nın Toronto kentinde yaşayan Erkin Koray, 82 yaşında vefat etti. O'nun şarkılarını dinleyip kendisine “Erkin Baba” diyenler bu acı kayıp için çok üzüldüler. Vefat ettiği yerde toprağa verilen Erkin Koray'ı bütün müzik severler gönüllerine gömdüler. Bestelerinde batı müziği ile doğu müziğinin ezgilerini ve tekniklerini birleştiren Erkin Koray, Türk Sanat Müziğinin ve Türk Halk Müziğinin bazı eserlerine de kendine has tarzıyla yorumlamıştır. “Şaşkın, Estarabim, Çöpçüler, Fesüphanallah, Arapsaçı” gibi eserleri ise Türk Müziği klasikleri ve değerleri arasında çoktan yerini aldı. Uzun saçları, elektrogitarı ve ilginç kıyafetleri ile daima hatırlanacak olan Erkin Koray, Türk insanının “Babası” olarak asırlarca hatırlanacaktır.
Türk müziğinin hayatta kalan “son babası” ise Orhan Gencebay'dır. Samsun doğumlu olan Orhan Gencebay ya da gerçek adıyla Orhan Kencebay; Türk besteci, ses sanatçısı, şair, enstrümanist, aranjör, müzik yapımcısı, müzik direktörü ve sinema oyuncusudur. Ortaya koyduğu bütün işler O'nun çok yönlülüğünün kanıtıdır. Arabesk müzik olarak adlandırılan, fakat kendisinin bu terimi “yanlıştır ve eksiktir” gerekçesiyle reddedip serbest Türk müziği, özgür Türk müziği, serbest çalışmalar ve Gencebay müziği gibi kavramlarla adlandırdığı, 1960'larda yayılan Türk müziği tarzının yaratıcısı ve öncülerindendir. 1969 yılında çıkardığı Bir Teselli Ver-Yorgun Gözler plağı ile Türkiye çapında ün yapmıştır. İlk plağı kendisinin bestekâr ve enstrümanist kimliğinin yanı sıra, yorumcu kimliği olduğunu da göstermiştir. Pek çok kuşak, Orhan Gencebay'ın “Bir Teselli Ver” bestesinden sonra peş peşe piyasaya sürdüğü şarkılarla büyüyüp yaşlanmıştır. “Ben Eski Halimle Daha Mesuttum, Hor Görme Garibi, Severek Ayrılalım, Ümit Şarkısı, Sevenler Mesut Olmaz, Mevsim Bahar Olunca” gibi plakları, bestelerinden bazılarıdır. Orhan Gencebay, bugüne kadar 35 filminde de başrolde oynamıştır ve 90'a yakın filmde de müzik direktörlüğü yapmıştır. 1000'den fazla bestesi bulunan Orhan Gencebay, bunların 300'e yakınını kendisi seslendirmiştir. Orhan Baba'yı anlatmaya sayfalar yetmez. “Baba” lakabını sonuna kadar hak etmiş hayatta kalan efsane sanatçılardan biridir. Ülke insanı, kültürümüzün önemli parçaları olan bu üç isme daima sahip çıkmalıdır.