2024 yılının son ayı olan Aralık başından günümüze kadar iki konuyu çok konuştuk. Birincisi Suriye, ikincisi asgari ücret. Suriye konusu bundan sonra da uzun süre dilimizden düşmeyecek. Bunun için sebepler çok fazla. Suriye, ülkemizin en kadim komşusu ve en uzun sınır komşumuz. Adı geçen komşu ülke, yarım yüzyılı aşan süredir tek adam idaresiyle yoluna devam ediyordu. ABD, bazı Avrupa devletleri ve İsrail; geniş kapsamlı bir senaryonun parçalarını birleştirerek Suriye'deki tek adam rejimine son verdiler. Şu anda da yine aynı güçler, Suriye'nin başına getirilecek yönetici kadrosunu oluşturmaya çalışıyorlar. Bu esnada “Suriye'nin toprak bütünlüğünden” bahsedilse de buranın kaç parçaya bölüneceği meçhul. Suriye'deki iç çatışmalar daima Türkiye'yi etkiledi. Orada evini, topraklarını kaybeden ve geçim şartları ortadan kalkan Suriyeliler akın akın ülkemize göç ettiler. Bugün her ilimizin sınırları dahilinde Suriye'den göç etmiş insanlar mevcut. Bunların bir kısmı konut, dükkan, arazi gibi mülk edinerek bizimle beraber yaşamaya başladılar. Bazıları Türk vatandaşlığına geçtiler. Ülkelerindeki baskıcı rejim sona erince Suriye sınırımızdaki gümrük kapıları hareketlendi. İlk anda az sayıda Suriyeli, vatanına döndü. Ancak çok büyük bir kısmının geri dönmek gibi bir niyeti yok. Zaten bizim topraklarımızda ikamet edenler için “başımızın üstünde yerleri var” denildi. Memleketimizi idare edenlerin açıklamalarına göre bundan sonraki süreçte Türkiye, Suriye'nin başına geçecek yeni yöneticilere her konuda destek olacak. İmarında, ordu kurulmasında ve askere alınanların eğitiminde, bozulan alt yapı hizmetlerinin onarımında, enerji tesislerinin düzenli çalışmasında, sağlık hizmetlerinde hep Türkiye destek olacak. Lafın özü, yaşadıklarımızdan anladığımız kadarıyla Türkiye ve Suriye uzun yıllar etle tırnak gibi olacak. 2025 yılında da Suriye kelimesi en çok dilimize dolanacak kelime olacak.
Sonuna geldiğimiz Aralık ayının en popüler ikinci mevzuu ise asgari ücret oldu. Zira işyerlerinde, fabrikalarda, bazı belediye hizmetlerinde, özel sağlık kuruluşlarında çalışan milyonlarca insan, alın terinin karşılığında asgari ücret alıyor. “Asgari” sözcüğünün anlamı “en az” demektir. “En az” ücret ise bir aileyi bırakın, bir kişiyi bile 30 gün boyunca ölmeden idare edecek ücrettir. Türkiye'de enflasyon ve hayat pahalılığı sorunu olduğunu devletin Maliye Bakanı bile kabul etti. Bu sorun, yoksulu ve sabit gelirliyi yakından ilgilendirdiği için asgari ücretin açıklanma süreci toplumun büyük kısmı tarafından da yakından takip edildi. Yasa gereği oluşturulan asgari ücret tespit komisyonu Aralık ayının ikinci haftasında itibaren üç kez toplandı. Her toplantı sonunda da ilgili Bakan tarafından hep “rakam konuşulmadı” denildi. Asgari ücretin belirleneceği toplantılarda rakam konuşulmadıysa onca zaman ne konuşuldu? Bu sorunun cevabını kimse bulamadan Aralık ayının sonlarına doğru, televizyon muhabirleri ve gazeteciler telaşlandılar. Daha evvel hiç olmadığı şekilde, bir akşam vakti asgari ücret belirleme komisyonun son toplantısını yapacağı duyuruldu. “Kulaklar kirişte” toplantı saati beklenmeye başladı. Vakit gelip çatınca açıklama yapacak Bakan, mikrofonların karşısına geçti. Vatandaş, toplantı beklerken asgari ücret rakamını Bakan'ın ağzından duydu. Daha önceki görüşmelerde rakam konuşulmadıysa Bakan'ın ağzından çıkan 22 bin 104 TL rakamı nereden çıktı? İşçi temsilcileri, sendika temsilcileri ve işveren temsilcileri ne dediler? Hiç belli değil. Bakan, rakam açıklarken yanında da sadece işveren temsilcisi vardı. Muamma gibi bir durum. Çalışanların 2025 yılında alacağı asgari ücret böyle bir serüvenle belli oldu. Belirlenen rakama Cumhurbaşkanının ilave yapacağı beklentisi de boşa çıkınca asgari ücretle ailesini geçindirmeye çalışanlar, elde kağıt-kalem yeniden hesap yapmaya başladılar. Ama ne yaparlarsa yapsınlar aile bütçesi asla denk düşmeyecek. Her şeyin asgarisinin fukaraya düştüğü bu dünyada onların yüzü hiçbir zaman gülmeyecek. Bu ücretin yeterli olduğunu düşünüp “halinize şükredin” mealinde açıklama yapan yalaka profesörler, yazarlar, televizyon programcıları bile var. Kendileri bolluk içinde yüzen bu kesime bir yıl boyunca asgari ücret cezası vermek lazım. Bakalım yüksek pazar ve market etiketleriyle nasıl baş edecekler? Zira büyük marketler, yapılan zam asgari ücretlinin cebine girmeden fiyatları yukarı çekerek etiketleri değiştirmeye başladılar. BAHRİ KORKMAZ
