Kurumlar ve insanlar yıpratılınca ahlaki değerler de yerlerde sürünür. Cumhuriyetin ilk yıllarını yaşayan kuşaklar, asırlarca Ortadoğu kültürüyle hemhal olduğu için parçalanmış Osmanlı'nın yerine yönünü Batıya çeviren bir devlet oluşturmak için çok çalışmışlardır. Bu gayretler neticesinde; sanatta, kültürde, sporda, eğitimde, kılık-kıyafette, şehircilikte, alfabede Ortadoğu tarzları terk edilmiş yepyeni bir ülke ortaya çıkmıştır. Sanayileşmeye, tarıma, hayvancılığa, eğitime ve sağlığa önem verilerek kalkınmaya çalışılmıştır. Cumhuriyetin ilk 15 yılında yapılanlarla genç Türkiye Cumhuriyeti her kurumuyla ve her sektördeki başarısıyla bölgenin parlayan yıldızı olmuştur. Bu süreçte okullaşma ve eğitim ayrıca ele alınmıştır. Böylelikle hem ahlaklı insanlar yetiştirmeye hem de cehaletle olan mücadeleye girişilmiştir. Yurdun her köşesine açılan kurslarla ve ilkokullarla halkın okuma-yazma oranı yükseltilmiştir. İlerleyen yıllarda çocukların ve gençlerin eğitimi için hayata geçirilen Öğretmen Okulları, Köy Enstitüleri ve Eğitim Enstitüleri gibi kurumlar, insanlarımızı cehaletten kurtaracak büyük projelerdir. Ancak eğitimdeki bu önemli kurumlar ilerleyen yıllarda çeşitli gerekçelerle kapatılmıştır. Sıradan insanların çocuklarını kabiliyetlerine göre; öğretmen, ressam, karikatürist, yazar, gazeteci gibi mesleklere yönlendiren bu kurumların kapatılması ülkemiz adına büyük bir hatadır. Ahlaklı ve erdemli insanlar yetiştiren ve yetenekli çocukları güzel sanatlara yönelten bu okullar olmayınca Türkiye adeta kuraklık dönemine girmiştir. Son yıllarda ses sanatçısı, besteci, tiyatrocu, ressam, sinema sanatçısı gibi yeteneğe dayalı alanlarda ses-seda kesilmiştir. Televizyon kanallarında ve sosyal medya kanallarında sadece eski filmler ve eski sanatçıların çalışmaları yayınlanmaktadır. Topluma moral veren komedyenlerin, yazarların, çizerlerin, şairlerin yerini iktidar yalakalığı yapan trol tiplerle devlete vergi vermeyen işadamları, üç-beş yerden maaş alarak semiren bürokratlar, lüks hayat tutkunu soytarılar almıştır. Yozlaşma, kokuşma ve bozulma tepeden tırnağa yayılmıştır. Günümüzde, kimsenin kimseye güvenmediği, ahlaksızlığın sıradan bir özellik haline geldiği, devletin gelirlerinin har vurup harman savrulduğu bir dönem yaşanmaktadır. Halka tasarruflu olmayı önerenler devlet imkanlarıyla; pahalı arabaların içlerinde seyahat etmekte, onlarca çeşit yemeğin olduğu masalarda karınlarını tıka basa doyurmaktadırlar. Bu arada kurumlar yıpranmış, işsizlik artmış, pahalılık fakir fukaraya illallah dedirtmiş, göçmenler ilçeleri ele geçirmiş fazla da umursanmamaktadır. “Gemisini yürüten kaptan” anlayışı ile toplumsal sorunlar kulak arkası edilmektedir. Bu ortamda büyüyen çocuklardan ve gençlerden ahlaklı ve erdemli insanlar olmalarını beklemek ancak hayaldir. Televizyon programlarından tanıdığımız Armağan Çağlayan internet ortamındaki şahsi hesabından şöyle bir paylaşım yaptı: “Uzun zamandır ülkede güvenilir tek kurum Kadın Milli Voleybol Takımı…” Katılmamak mümkün değil. Zira son birkaç yıldır iştirak ettekleri bütün spor organizasyonlarında şampiyon olan ve derece alan Kadın Milli Voleybolcularımız, milletimizin yüzünü güldüren tek kurum haline gelmişlerdir. Onlar tam birer ahlak ve erdem abidesi olarak büyük çoğunluğun gönlünde taht kurmuşlardır. Zira Bayrağımız için, ülkenin adının duyulması için ve hepsinden önemlisi Türk Gençliğinin gücünü ve azmini göstermek için mücadele etmektedirler. İşlerini can-ı gönülden yaptıkları için hepsi de ahlaklı insan örneğidir…
Artık mevcut düzenin açıklarından yararlanarak bu durumdan istifade edenler de çok. Zira “yapanın yanına kar kalıyor” anlayışı yani ahlaktan uzaklaşmak hızla yayılıyor. Mesela; Şırnak İl Müdürlüğüne bağlı kaçak kontrol ekipleri, yüzde 85 oranında kaçak elektrik kullanıldığı belirlenen İdil ilçesine bağlı Açma köyüne giderek abonelerin sayaçlarını kontrol etmek istedi. Köye hareket eden ekibe ait araçların önü, durumu haber alıp köy girişinde toplanan bir grup tarafından kesildi. Yine Güneydoğu'daki bir başka ilçede; öğlen ezanı için köy camiinin minaresine çıkan müezzin, önce köylüleri kaçak kontrol ekibinin geldiği konusunda uyardı, ardından da “kapınızı açmayın” dedi. Müezzin, bu uyarının ardından öğlen ezanını okumaya başladı. İstanbul'da Maliye ekiplerinin denetimini önden haber alan bazı kuyumcu esnaflar dükkanlarını hiç açmadılar. Bazıları da kepengin dışına “Cenazedeyiz” yazısı astılar. Ahlaksızlık böyle bir şey… BAHRİ KORKMAZ